ZÜMRÜD-Ü ANKA…

12 MAYIS 4 dakika, 5 saniye 4 dakika, 5 saniye.


Hayatımda ki dönüm noktaları olabildiğince fazlalaşmaya başlarken, yaş almaktan mıdır bu öğreti yoksa bir yazgı mıdır? Henüz çözemedim. Çözdüğüm tek şey ve hala çözmeye devam ettiğim Ruhumun ta kendisi…

Varoluş bir sorgu…

Zaman yaşadığın an…

Çözümlemeye çalıştığın koca bir hayat. Aslında aldığın nefese şükretmek gerekirken, üzerine yapıştırdığın binlerce kelime, cümle, negatif duygu ve daha nicesi.

Peki, seni sen yapan, derince ciğerlerine kadar nefes almanı sağlayan pozitiflerin ise hep örselenmiş, alt edilmiş ve daha elbet ki nicesi…

Kapkaranlık kocaman karanlık odalardan geldim. Bazen el yordamı ile yönümü buldum bazen yanımda adım atanlardan feyz aldım. Hep aydınlığa hep daha iyiye ve hep daha en tepeye kendimi atmaya çalıştım. Aradığım tek şey iç huzur, pozitif an ve pırıltılı bir ruh. Belki de hepimizin kendi yolculuğumuzda daima istediği şey bu ölçüler fakat hangimiz ne kadar yol kat edebildik tartışılır.

İyi insan olmak ne demek?

İyiliğin hayatında ki ölçüsü nedir?

Ruh ışıltını hiç fark ettin mi?

Ya da en son ne zaman kendine, kendini çok sevdiğini söyledin?

En son ne zaman kendi bedenine hayatta ve sağlıklı olduğu için teşekkür ettin?

Bu ve bunun gibi soruları sorma vakti belki de şimdi ki zaman… Hayat kısa, elbet bunu hepimiz biliyoruz. Ama kaçımız bu ciddiyet ile yaşıyoruz? Yazımın başında kocaman ZÜMRÜD-Ü ANKA yazıyor…

Ben alta hikâyeden ufak bir kesit paylaşayım, siz ise istediğiniz noktayı kendi ruhunuz ile birleştirin. Ama gerçekten birleştirin, birleştiremeseniz bile sorgulamak için mutlaka deneyin.

“Efsaneye göre kuşların hükümdarı olan Zümrüd-ü Anka, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş

Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Ama içlerinden onu gören olmamış. Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Onun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip, yolunda gitmeyen şeyler için yardım istemeye karar vermişler.

Kaf dağına varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, Bu vadilerin her biri bir diğerinden daha çetinmiş. Birincisi; İSTEK, ikincisi; AŞK, üçüncüsü; MARİFET, dördüncüsü; İSTİSNA, beşincisi; TEVHİD, altıncısı; ŞAŞKINLIK ve yedincisi; YOKOLUŞ vadileriymiş.

Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce ‘Aşk Denizi’nden geçmişler sonra ‘Ayrılık Vadisi’nden’ uçmuşlar. ‘Hırs Ovası’nı aşıp, ‘Kıskançlık Gölü’ne’ sapmışlar. Kuşların kimisi ‘Aşk Denizi’ne’ dalmış, kimisi ‘Ayrılık Vadisi’nde’ kopmuş sürüden. Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle.

Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça ‘si’, ‘otuz’ demektir. ‘Murg’ ise ‘kuş’.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi ‘Şaşkınlık’ ve sonuncusu Yedinci Vadi olan ‘Yok oluş Vadisi’nde’ bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye sadece otuz kuş kalmış. Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki ‘Simurg – otuz kuş’ demekmiş. Onların her biri birer Simurg’muş. 30 kuş anlar ki aradıkları kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.”

Efsanenin üzerinden günümüz insanına baktığımızda, eş zamanlı olarak bizler de kendi öz benliğimizin farkına vararak, bilincimizde kim olduğumuzun farkındalığına uyanarak kendimizi yeniden var etmeye çalışmıyor muyuz? Bunun için önce kurban olduğumuzu fark edip, şaşkınlıkla uyanış ile kurban bilincini deneyimleyip, egolarımızı fark edip, onlarla baş etmeyi öğrenip, yine yeniden ego benliğimizi yok ederek öz benliğimizi ortaya çıkarmaya çalışmıyor muyuz?

Her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Kendi içimizde bizi bize esir eden yanlarımızı fark etmedikçe bunu başaramayacağız. Oysaki şimdi, bu an her birimiz için kendi gökyüzümüzde uçmak zamanıdır…

Fark edelim, fark ettirelim…