“Yeşil Eşek Arısı: George S. Patton”

01 MART 25 dakika, 46 saniye 25 dakika, 46 saniye.

“Yeşil Eşek Arısı: George S. Patton”

Açık sözlü, disiplinli, sert mizaçlı, emri altında çalıştığı komutanlarının ve emrinde ki askerlerin pek hoşnut olmadığı, fakat başarılarıyla herkesin saygısını kazanmış bir General: “George Patton”…

Amerika’nın en zengin ailelerinden birinin çocuğudur. Çocukluğunda en büyük hayali kahraman olmak olan Patton, 1909’da Amerikan Harp Okulunu bitirir. Atıcılık, eskrim, serbest stil yüzme, futbol, tenis, kayak gibi sporlarla ilgilenmiş, uçuş eğitimi almış ve değişik at gösterileri için, ABD’de bir uçtan bir uca koşturmuştur. 400 kurdele ve 200 kupa kazanmış, kendi atıyla civar ülkelere gitmiştir. Yatları, polo oyunu için yetiştirilmiş atları vardır. Son model ve pahalı arabalar kullanan Patton, meslek öğrenimini de hiç bırakmamıştır. Cavalry Journal dergisine birçok üstsubayı çileden çıkaran makale yazmıştır. Lüks yaşam için her şeye sahip olmasına rağmen küçük rütbelerde atandığı sınır karakollarında, basit binalar, mobilyasız odalarda hiç şikâyet etmeden yıllarca, karıkoca yaşamışlardır. Patton’ın istediği şey servet ve zenginlik değil, savaş ve onun heyecanıdır.

1916 yılında General Pershing’in emrinde, Meksikalı isyancı Pancho Villa’yı yakalamak için düzenlenen harekâtta ki başarısıyla, General Pershing’in ve Amerikan basının takdirini kazanmıştır. Meksika deneyimiyle savaşın tadını alan Patton, I. Dünya Savaş’ına katılmak için bir yıl beklemiştir. 1917 Haziran’ında Amerikan Araştırma Kuvvetleriyle birlikte Fransa’ya gönderilmiştir. Gene General Pershing’in emrinde olan Patton, Generalin büyük ve lüks karargâhında sıkılmış ve savaşa katılmak için üstlerini sıkıştırmaya başlamıştır. Patton’a subay ve askerleri eğitimsiz, tankı da olmayan bir tabur teklif edilmiş, Patton ’da bunu hemen kabul etmiştir. Birinci dünya savaşında tanklar yeni yeni kullanılmaya başlamışken Patton, Fransa’nın kuzeyinde ki Langres’te ilk tank eğitimi merkezini açmış ve birçok gönüllü toplamıştır. Fakat eğitime alınan askerler o kadar acemidir ki, ilk tank sevkiyatı başladığında, gece yarısı kalkıp 22 tankı tek başına eğitim merkezine getirmek zorunda kalmıştır. Çünkü 304. Tank tugayında kendisinden başka tank kullanabilecek kimse yoktur. İlk çarpışmasını Patton 1918 Ağustos ayında St. Mihiel’de yapmıştır. Bu harekât sonunda albay olan Patton, savaş alanı ve savaşın korkunç sonuçlarından adeta büyülenmiştir; fakat savaşma hırsı bir türlü tatmin olmamıştır. Eylül ayında Patton’a bir fırsat daha doğmuştur. 

“Pekâlâ, askerlerim ileri!”

“25 Eylül’de üç saatlik ağır bombardımandan sonra saat 04.25’te taarruza geçilecekti. General Pershing’in özenle hazırladığı taarruz planı ters gitti. Toz duman ve karışıklık içinde Patton’ın Renault tankları destekleyecekleri piyade birliklerini kaybetti. Piyade birliklerini tamamen unutan Patton, en baştaki tankta yol alırken “istikamet Verannes kasabası” diye emir verdi. Oraya vardığında Almanların yoğun makineli ateşine maruz kalan bir piyade bölüğünün çakılıp kaldığını gördü. Patton komutayı derhal ele aldı, tankları ileri gönderdi, piyadeye de tankları izlemesini emretti. 300 kadar yıpranmış asker yorgun tavırla ayağa kalktı ve hiç durmadan küfür eden genç albayın peşinden Alman mevzilerine doğru yokuş yukarı ilerlemeye başladı. Fakat herhangi bir başarı sağlayamayınca sinmek zorunda kaldılar. Bu arada Patton tanklarından beşi Alman hatlarında gedik açtı. Patton piyade bölüğünün komutanını çağırdı ama kimse gelmedi. Tepenin yamacını tutan piyadenin durumu kötüydü. Oysa Patton, piyadenin açtığı gediğe doğru ilerlemeleri gerektiğini çok iyi biliyordu. Piyade bölüğünü cesaretlendireceğini umarak haykırdı: “ Beni takip edin!”

Patton’ın bu haykırışı da işe yaramadı ve kimse yerinden kıpırdamadı. Çaresizlik içinde gönüllü istedi. Kendi çavuşu Joe Angelo ve 5 gönüllü dışında gelen olmadı. Patton beş gönüllüye baktı ve olanca gücüyle bağırdı: “Pekâlâ, askerlerim ileri!”

Sonra düşmanlarının bile anlayamadığı bir cesaretle Alman makineli tüfeklerinin taradığı tepenin yamacını tırmanarak ileri atıldı. Yarı yola geldiğinde arkasına baktığı zaman; peşinden yalnız çavuş Angelo’nun geldiğini, üç askerin ölmüş olduğunu, dördüncü askerinde kanayan kolunu tutarak bir top mermisinin çukuruna sindiğini gördü. Patton, Alman mevzilerine koşmaya devam etti. Bir şarapnel parçası Patton’ın kalçasında bir çay tabağı büyüklüğünde yara açmıştı.”

Patton daha sonra bu çatışma hakkında şöyle diyordu: “Kıçımın yarısını kaybetmiştim; ama durum kötü sayılmazdı.”

7 Mart 1943’te General Patton, Amerikan İkinci Kolordu Karargâhında komutayı almak üzere Tunus’un bir köyü olan Kuyifte’ye gelmiştir. O güne kadar 2. Kolordu General Fredenhall’in komutasındadır. Bu Generalin dikkatsizliği ve kötü planlanması sonucunda Amerikan Ordusu batıda ki Kasserine Geçidi’nde girdiği ilk savaşta büyük yenilgi almıştır. Patton, kolordunun komutasını almadan önce, Cezayir’de, General Eisenhower’dan şu emri almıştı: “2. Kolorduyu adam etmek ve onu cepheye sokulabilir hale getirmek” 

“Baylar, şunu unutmayın! Hiç kimse ülkesi uğruna ölerek savaş kazanmamıştır; savaşı ancak başka aptalların ölmesini sağlayarak kazanabilirsiniz.” 

Patton, rütbelileri geniş bir salonda toplayıp yaptığı konuşmasına böyle başlamıştı. Kısa sürede 2. Kolordu kendisini tek kişilik bir fırtınanın karşısında bulmuştur. General Patton, askerlerin kılıklarında büyük bir reform yapmış, geri hizmetlerde bulunan onarım atölyeleri, sahra hastaneleri ve diğerlerini hemen düzene sokmuştur. Patton, emirlerine kesinlikle uyulmasını sağlamak adına subaylara 50, askerlere 25 dolar para cezası koymuştur. Bu uygulamalar sonucunda askerler, Almanlardan çok Patton’dan nefret etmeye başlamışlardır. Ama yaptığı yenilikler yarar sağlamaktadır.

Patton, I. Dünya Savaşı’nın bitişinden beri 20 yıldır özlemini çektiği savaşa katılmak için sabırsızlanmaya başlamıştır. Yağmurlu bir gün de General Patton beklediği savaşa katılma emrini almıştır. 16 Mart gecesi kendi deyimiyle “savaşçı” ifadesi verdiği suratıyla, odasına topladığı subaylarına bakarak her zaman ki otoriter tavrıyla bir konuşma yapmıştır:

“ Arkadaşlar, yarın savaşa katılıyoruz. Eğer başarılı olamazsak, kimseyi sağ geri çevirmeyin!”

“ Cesaret, cesaret, her zaman cesaret!”

General Patton, 17 Mart 1943 sabahı taarruza başlama emri almıştır.

“ İngilizlerin 8. Ordusu General Montgomery tarafından, Tunus’un doğusundaki Maret Hattı’nda bulunan Mihver kuvvetlerine taarruz ediliyordu. Patton’ın 2. Kolordusu, Kasserine Geçidi’nden doğuya doğru harekâta başlayarak Maret Hattında savunan Alman Kuvvetlerini kendi üzerine çekecekti. Bu yardımcı bir görevdi. Patton’ın harekâta başlayan kolordusunun tümenleri, bir gün içinde Gafsa-Guettar-Maknasi hattına kadar ilerlediler. 18 Mart gecesi, Patton ileri harekât planı yapmaya başlamışken, sabah General Alexander’den bir mesaj, bulunduğu ve daha kuzeydeki hatlardan ileri geçmemesini bildiriyordu. Bu emirle Patton’ın denize ulaşmak ve böylece Almanları çevirme planları suya düşüyordu. Bu duruma son derece öfkelenen Patton, son hareketlerle geriden çevrileceklerini anlayan Almanların yapacağı taarruzları karşılamaya hazırlandı.” (syf. 121)

Beklenen Alman taarruzu 23 Mart sabahı 06.00’da başlamıştır. Almanlar 50 tanktan 30’unu kaybettikleri halde aynı gün 16. 45’te yeniden taarruza geçmişlerdir. Bu kez Alman piyadeleri 1. Tümen’in içlerine kadar ilerlemeyi başarmış, fakat yoğun topçu atışı ve bombardımanıyla geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Karşılığında 1. Amerikan Tümeni bir karşı taarruza kalkmıştır ama bu harekât Alman taarruzuna nazaran çok daha hafiftir. Patton’ın kolorduya gelişinden henüz 17 geçmesine rağmen önce hiçbir şey yapamayan bu tümenlerin şimdiki yetenekleri çok büyük bir başarı sayılmaktadır. Patton hatıra defterine gururla şunları yazmıştır: “Duman dağıldığında hiçbir Amerikalının yerinden bir santim bile gerilemediğini gördük.”

23 Mart taarruzunu Rommel’in Afrika Kolordusu’ nun ünlü 10. Panzer Tümeni yapmıştır. Çöl Tilkisi şimdi, Panzer Ordusu komutasındadır ve Afrika Kolordusunu başka bir general komuta ediyordur. Bu harekât sırasında da Roma’dadır. Patton taarruzu Rommel’in yönettiğini sandığı için Rommel’i yendiğini düşünmektedir. Sonra’dan Rommel olmadığını öğrenince çok kızmış ve üzülmüş hatta şöyle demiştir: “En iyi general benim, yoksa yedeklerle savaşmayı sevmem, çünkü itibar kaybederim.”

Kurmayları Patton’ı “Kendisi yoktu ama harekât planını Rommel yaptı” diyerek teselli emişlerdir.

28 Mart’ta Patton, Guettar mevzilerinden büyük bir taarruza başlamıştır. Almanların büyük direniş gösterdiği harekât bir hafta sürmüş, 2. Amerikan kolordusu Alman hatlarından bir gedik açamamıştır. 10 Nisan’da General Alexander’den Patton’a, 2. Amerikan Kolordusu, 18. Ordu Grubundan ayrılması ve General Anderson’un İngiliz 1. Ordusu’na katılması için emir gelmiştir. Patton, bu değişikliğe itiraz etmiş fakat sonunda uymak zorunda kalmıştır. Dört gün sonra Patton’ın karargâhına Eisenhower sürpriz bir ziyaret yapmış ve “ 2. Kolordu’yu Bradley’e (yardımcısı) bırakıp, Husky’e gitmenin iyi olacağını sanıyorum George” demiştir.

Patton’a, halen Husky’e savaşan ve Sicilya’nın istilasında kullanılacak olan 7. Amerikan Ordusu’nun kumandası verilmiştir. Sicilya işgal planında Patton’ın görevi Montgomery’nin hızla kuzeye doğru ilerleyebilmesi için, batı kanadını korumaktır. Patton, General Alexander’in zaferi Montgomery’e mal etmek maksadıyla Amerikalılara ikinci derecede bir görev verdiğini anlamıştır. General Alexander, Amerikalıları acemi ve yeteneksiz görüyordur. 

Montgomery, “Husky Eight” adında bir harekât planı ileri sürmüştür. Bu plan hem Eisenhower hem de Alexander tarafından kabul edilmiştir. 11 Temmuz 1943 saat 09.00’da Sicilya’ya çıkarma başlamıştır. Patton, ilk gün karşı taarruza geçmeye hazırlanan Herman Göring’in ünlü Panzer Tümeni üzerine yoğunlaşır. Patton, 1.Tümen komutanı General Terry Allen ile toplantıdayken 14 Alman uçağı karargâhı bombalamış ve iki kez de Amerikalıları Almanlarla karıştıran İngiliz uçaklarının hücumuna uğramıştır. Montgomery’nin ilerleyişi Etna Dağı’nın eteklerinde durunca, Patton harekâtın genel komutanı olan General Alexander’i arayarak 7. Ordu’nun harekâttaki rolünü değiştirme önerisinde bulunmuştur. Önerisi kabul edilen Patton, derhal harekete geçmiş ve 3.Piyade Tümen komutanı General Trucott’u yanına çağırıp “Beş gün içerisinde Palermo’da olmanı istiyorum.” demiştir. Bu büyük bir emirdir, çünkü şehir 100 mil uzaktadır ve General Truscott’un elinde ulaştırma aracı yoktur. 3. Tümen, 2. Zırhlı ve 82. Hava İndirme Tümeni’nden geri kalanlarla hemen kuzeye hareket ederek, 100 millik yolu dört günde kat etmiş ve Palermo’yu 44.000 esir alarak ele geçirmiştir. 

17 Ağustos’ta Patton’ın 3. Tümeni, kilit noktadaki Messina kentine, Montgomery’nin tanklarından birkaç dakika önce girmiştir. İki saat sonra ’da kente büyük bir zafer havasıyla General Patton girmiştir. Patton Mesinayı aldım diye sevinirken, 93. Sahra Hastanesi, Patton’ın ziyareti sırasında yatakta ağlayan bir askerin sinirlerinin bozuk olduğunu söylemesi üzerine, onu azarlayıp tokat attığını ve cepheye gitmezse onu kurşuna dizdireceğini söylemesi hakkında bir rapor düzenlemiştir. Her ne kadar Eisenhower ve Alexander olayın üstünü kapatmak istese de, çark durmadan dönmüş ve kişisel bir meseleye dönüşmüştür. Sonunda Patton, söz konusu askerden, hastane personelinden ve emrinde ki tümenlerin temsilcilerinden özür dilemiştir. Fakat önceleri bu tokat meselesini Amerika’da çıkacak gazetelerde yayımlamayacaklarını söyleyen gazetecilerle Eisenhower “centilmenlik anlaşması” yapmış, bu anlaşmaya saygı duymayan Drew Pearson adında ki bir gazeteci, bu olayı radyodan duyurmuştur. Her taraftan protestolar yağmaya başlamıştı, Patton’ın ordudan atılması istenmekteydi. 1944 Yılı’nın 22 Ocak gününde Patton’ın aylardır beklediği İtalya’nın işgaline iştirak emri yerine, 7. Ordu komutanlığından alındığını bildiren emir gelmiştir. Patton bulunduğu görevden alınarak, İngiltere’de bir göreve atanmıştır. 28 Ocak 1944’de Londra’da olan Patton’ı Eisenhower’ın yardımcısı General Lee karşılamıştır. Daha sonra Eisenhower, Londra’ya gelmiş ve Patton’a İngiltere’ye gelecek olan Amerikan 3.Ordusu’nu komuta edeceğini söylemiştir. Burada Patton pot kırmaya devam ettiği için iki skandal patlamış ama örtbas edilmiştir. Avrupa çıkarmasından bir ay sonra 6 Temmuz 1944’de Patton, Fransa’ya geçip, Amerikan ordusunun 8. Kolordusu bölgesini teslim alacaktır. Körfez boyunca yer alan bu Fransız kentinin düşmesi; Patton’ın 3.Ordusu’nun Kuzey Fransa ovalarına ve çıplak Bretenya bölgesine uzanan beş ana karayoluna girmesini sağlayacaktır. Harekât, 4 kolorduyla yapılacak; her kolordu bir taarruz mihverinde olacaktır. Taarruz mihverleri arasında ise yüzlerce kilometre vardır. Bu oldukça cüretli bir harekâttır. Çünkü bir orduya birbirinden çok uzak istikametlerden dört koldan hareket ettirmek, savaş tarihinde çok ender rastlanan bir durumdur. 1 Ağustos 1944’te Patton’ın 3. Ordusu sonunda harekâta başlamıştır. 6. Zırhlı Tümen komutanı General Grow, trafiği yönetirken toz bulutu arasında duran bir cipten, tertemiz üniformasıyla inen Patton, Grow’u bir kenara çekerek, Cumartesi günü Brest’e girmesini söylemiştir. Patton’ın yaptığı asıl görevi, olan Paris ve Seine’e gitmek üzere kuzeye dönmeden önce, Almanları limanlar çevresindeki kapalı bölgeye sokmak için zorlamak ve bütün yarımadayı Almanlardan temizlemektir. General Grow olanca hızıyla Brest’e doğru ilerlerken, General Wood komutasında ki 4. Zırhlı Tümende Rennes kentine yaklaşmaktadır. Almanlar alelacele toplanıp savunmaya geçince, 4.Zırhlı Tümen yavaşlamış ve 14 tank kaybetmiştir. Patton’ın zırhlı tümenleri ileri harekâta devamla Brest’e yaklaşmış ve Rennes’i ele geçirerek sahile yaklaşmıştır. Alman General Hermann Rameke’nin yüksek eğitimli ve yetenekli paraşütçü birliklerinin dışında, zayıflayan düşman kuvvetleri karşısında Amerikan birlikleri hızla ilerlemektedir. Harekât sona ermek üzereyken Patton, limanları ele geçirme emrini değiştirerek, Alman savunmasının zayıf olduğu gerekçesiyle, doğuya doğru ilerleyip Paris ve Seine’i alma fikrine kapılmıştır. Patton, General Wood ve Grow komutasındaki zırhlı tümenleri sanki kendisi kolordu komutanıymış gibi yönetmekteydi. 4 Ağustos günü hiç beklenmedik bir zamanda Grow’u ziyaret eden Patton, onu rahatça oturmuş kahvesini yudumlarken bulunca çok sinirlenmiş ve kükreyerek neden Brest’e gitmediğini sormuştur. Grow, Kolordu komutanı Middleton’ın “zırhlı tümenin bulunduğu hattı geçmemesini” emreden yazısını Patton’a göstermiştir. Patton, Middleton’la konuşacağını, kendisinden gelmedikçe hiçbir emri dinlememesini ve hemen harekete geçip Brest’e girene kadar durmamaları gerektiği söylemiştir. Bretenya Harekâtı başlamasından bir hafta sonra tamamlamıştır. Gazeteler bu yarımada üzerindeki hızlı ilerlemeyi büyük övgülerle yazmıştır. Bazıları Patton’ı göklere çıkarmış, bazıları Patton’ın kişiliği ve ani kararları üzerinde durmuştur. Bradley, Hodges ve Simpson gibi generallerin zayıf kişiliklerinin yanında Patton’ın kişiliği onlara cazip gelmektedir.

Eisenhower, Breton limanlarıyla ilgilenmekteydi. Çünkü Almanlardan alınan limanlar uzun süre kullanılamayacak derecede tahrip edilmekteydi. Bu nedenle de Amerikan birliklerine buralardan lojistik destek sağlanamamaktaydı. Patton, Bretenya Harekâtında olduğu gibi, Seine’e doğru ilerlerken de Almanların büyük kuvvetlerinden kaçınmıştır. Birliklerine verdiği “direnişi atlayarak geçmek” emri de bunu göstermektedir.

Patton, kuzeybatı Avrupa’da ki ilk harekâtında birçok araziyi ele geçirirken, Breton limanlarında toplanarak güç kazanan Almanları imha etmeyi hiç düşünmemiştir. Eylül ayının üçüncü haftasında Brest limanının alınması Amerikalılara 10.000 ölü ve kayıp askerlere mal olmuştur. Patton Bresk’i kuşatır ve alabilirdi, hatta ilk hedef olarak orayı göstermişti ama bu genel Avrupa çıkış harekâtına uygun görülmemişti; öyle olunca da yakıt ve ağır silah ile malzeme desteğinde öncelik alamamıştır. Bretenya Harekâtında Patton, askerlerinin yanında olmuş, üst makamların işine karışmasına müsaade etmemiş ve verilen emirleri almamak için türlü bahaneler uydurmuştur. Telsiz cihazının enerjisinin bitmesi, irtibat hatlarında kopukluk, cepheden karargâha dönmemek veya emir geldiğinde karargâhta bulunmamak! Hepsi Patton’ın bahaneleri arasındadır. Patton, önceden hazırlanmış bir plana çok bağlı kalamamakta, cephede gelişen duruma göre kendi taktiğini yine kendisi hazırlamaktadır. Patton’ın bu hareketleri onun her zaman tehlike altında olduğunu gösterir. Aşırı atak, çok cüretli ve zeki olmayan bir insana bu felsefenin büyük bir felaket getirmesi ise kaçınılmazdır. Patton, düşmanın şaşkın olduğu yerlerde süvari taktiklerini mükemmel olarak uygulayarak başarıya hızla ulaşabilmektedir. Bretenya harekâtında da böyle olmuştur.

1944 yılının Eylül ayı başlarında Patton, Kuzeydoğu Fransa’da Meuse ve Moselle’e doğru ilerlerken yakıt stoku tehlikeli derecede azalmaktadır. 7. Zırhlı Tümen’in ileri kolları Sedan’a giderken Verdun’ un 30 mil kuzeyinde yakıtsız kalmıştır. Patton’ın öteki birlikleri de Eylül’ün ilk haftasında aynı durumla karşılaşmaktan kıl payı kurtulmuştur. 3. Ordu’nun hızı yavaş yavaş azalmaya başlamıştır. Yakıtının bitmesinin ve Fransa içinde neredeyse yürümek zorunda kalmasının nedeni, Eisenhower’ın kuzeyde bulunan Montgomery’nin ihtiyaçlarına öncelik tanımasıdır. Eisenhower’ın bütün müttefik ordularının bir cephe harekâtına girişmeleri konusundaki kararı Patton’ın şansının da açılmasına imkân sağlamıştır. Hazırlık döneminde hem kendini hem de askerlerini savaşa hazırlamış, ikmal sorunlarını çözümlemiş ve hareket emrini beklemeye başlamıştır. Patton’ın üç kolordusu cephededir ve kuzeyde Sedan’dan güneyde Nancy’ye kadar yayılmıştır. Bu ordunun resmi görevi Almanya’ya klasik bir yol Lorraine’i temizlemek; Saarbrücken’e doğru ilerleyerek, Mainz ve Mannheim’ın arasında bir yerden Ren Nehrini geçmektir. Alman 1. Ordusunun hayati görevi hayati önemi olan Lorraine endüstri bölgesini, Saar sanayi bölgesini, Metz’ in güneyindeki Moselle Nehrine kadar korumaktır. Metz çetin bir cevizdir ve çok becerikli bir SS komutanı olan Hermann Priess’in komutasındaki birlikler tarafından korunuyordur. Bu uzun ve yorucu harekâtta, Kasım ayının sonunda 3.Ordu, Laar Nehrine kadar ilerlemiş, Patton’ın 12. Ve 20. Kolordularının Saar Nehri üzerinde hiç değilse bir köprübaşı tutmak niyetinin, Almanya’nın içine girme amacını güttüğü henüz kavranmamıştır. Patton’a Noel’den önce Saar’ı alması için bir yetki daha tanınmıştır. Saar Harekâtı, 19 Aralık’ta yapılacak gibi planlanmıştır. 16 Aralık’ta, Patton’ın karargâhını Bradley’in kurmay başkanı arayarak, Laar Harekâtına katılacak olan 10. Zırhlı Tümen’in hemen bu gece hareketle, Ardennes’te bulunan 8. Kolordu’nun emrine girmesini söylemiştir. 

“Hitlerin Son Kumarı”

Churchill’in daha sonra “Bulge Savaşı” olarak adlandırdığı, “Hitlerin son Kumarı” diye bilinen Bulge Savaşı Middleton’ın 8. Kolordusuna bağlı 4 tümenin tuttuğu Ardenlerin 80 millik “Hayalet Cephesi ”ne yapılacak ani bir taarruzu öngörüyordu.

Patton saatine baktı. Saat tam 09.00’du.

“Arkadaşlar, başkomutanı görmek için Verdun’a gideceğim. Üç balta vuracağız. Her bir baltaya göre ayrı bir plan yapmanızı istiyorum. Her balta için kurmay başkanına bir şifre ismi bırakacağım. Telefonla bildireceğim şifre ismi kiminse hemen hazır olsun.”

Verdun Konferansı, belki de 1944-1945 harekâtının en tarihi olayıdır. Konferans, öğleden sonra eski bir Fransız askeri kışlasının konferans salonunda başlamıştır.

“ Eisenhower, planını, güney kanada karşı bir taarruz yapmak maksadıyla kurduğunu söyledikten sonra Patton’a “George, Lüksemburg’a gidip savaşın komutasını almak istiyorum. En azından 6 tümenle bir karşı taarruz yapmalısın.” dedi. Patton, oraya gitmeden önce Nancy’de ki karargâhına ‘buna çalışın ve benden haber bekleyin’ emri verdiğini, 22 Aralık sabahı başlayabileceklerini söyledi. Eisenhower, “22 Aralık’tan erken, 23 Aralık’tan geç olmamak üzere taarruza geçebilirsin. Ama unutma, ilerleme, sistemli ve emin olacak” dedi. Patton, “Noel’den önce Bastogne’de olacağım” dedi.” (syf.154)

Patton’ın 3 tümeni taarruza başladıktan sonra hava açınca, Müttefik uçakları da harekâtı desteklemeye başlamıştır. Almanlar, Bastogne’u kuşatmaya çalışırken Patton, 4. Zırhlı Tümeni Arlon – Liege karayolu üzerinden onların üzerine sürmüştür. Diğer tümenlerde bulundukları, bölgelerden hızla Bastogne’e hareket etmiştir. Almanlar, üzerlerine gelen tehlikeyi anlayınca Bostagne dışında savunma tertipleri almış, köprüleri tahrip etmiş, inatçı bir direnişle Amerikan birliklerine karşı koymuştur. 26 Aralık 1944’te saat 16.55’te, gelecekte Vietnam’da başkomutan olacak olan Albay Abrams’ın 17. Tank Taburu, ellerinde kalan 20 tankla yeniden Alman mevzilerine hücum etmiştir, en baştaki tankta giden teğmen Boggers, yolun iki tarafında hendeklere sığınmış tanınmayacak haldeki Amerikan piyadesi askerlerine rastlamıştır.

“Buraya gelin. Bu, 4. Zırhlı Tümen’dir.”

Yirmi dakika sonra da Albay Abrams, kuşatma çemberi içinde kalmış olan tümenin komutanı General Meaulifle’nin elini sıkmıştır. Bastonge’ın kurtuluşu, Patton’ın adının bütün Amerika’ya yayılmasını sağlamıştır. George Patton’ın Avrupa’nın en şiddetli kışlarından birinde 133.178 motorlu aracı, savaş alanında toplam 1.600.000 mii aşan bir harekât yaptırmasını kimse unutmayacaktır.

Almanların Ardenler karşı taarruzu çok geniş ve çok güçlü bir harekettir. Patton’ın, kuzeye doğru olan süratli hareketi, Amerikan 7. Ordusunun yolunu kapatmak için Almanların bıraktığı 4 piyade tümenine karşı olmuştur.

Başkomutanından en küçük rütbeli komutanlara kadar hepsinin katıldığı Bulge Savaşından Patton’ın büyük bir başarıyla çıkmasının sebepleri vardı: 1.Ordu komutanı Hodges, savaştan itibarını kaybederek çıkmıştır. Savaşta en büyük rolü oynayan Montgomery, sevilmeyen kişiliği ve Amerikalı olmayışı nedeniyle de başarılı çıkamazdı. Bradley’in itibarı da kötü bir şekilde sarsılmıştır; 1. Ve 9. Orduların komutasının ondan alınmış olması, aralık aynında olacakları sezmemiş olduğunun açık göstergesidir…

Savaş katkısı ne olursa olsun, Patton’ın Bulge Savaşından başarıyla çıkışı; hiç değişmeyen ünüyle kalabilen bir lider oluşu; daha önemlisi, Ardenler bozgunundan sonra Amerikan kamuoyuna hemen bir Amerikalı kahraman gösterilmesinin gereksinimi de olabilirdi. Bastogne’e kurtardıktan sonra Patton, 6 tümenlik bir yığınak yapmıştır. 1 Ocak günü, bu 6 tümen, Bastogne çıkıntısını genişletmek ve Alman cephesinin yanına sarkmak maksadıyla, güneye doğru ilerlemeye başlamıştır. Bu harekât Alman cephesini güney yanından yırtmış ve cephenin derinliklerine doğru genişlemiştir. Hitler, yeniden Bastogne’ın alınması emrini vererek, taarruzu desteklemek için yedek kuvvetlerden 3 piyade tümenini cepheye sevk etmiştir.

8 Alman tümeni çok iyi bir koordinasyonla ve atak bir hareketle, 3-4 Ocak tarihinde Bastogne’e taarruz etmiştir. Kötü hava şartları Patton’ın havadan destek almasını engellemesine rağmen Amerikalılar, ağır topçunun desteğiyle Alman taarruzlarını savunma hatlarına ulaşmadan durdurmuştur. 5 Ocak’ta Alman saldırısı hızını kaybedince, Patton, düşmanın savaşma gücünü kaybettiğini anlamıştır. Üstelik Alman general kuzeyde Montgomery’nin yapacağını tahmin ettiği taarruzu önlemek için birliklerini geri çekerek Bastonge’ın alınmasından vazgeçmiştir.

Patton, Bradley ’in iki de bir işine karışmasına rağmen, Ocak ayının ilk haftasında ilerlemeye devam etmiştir. 11 Ocak 1945’te Patton’ın 11. Zırhlı Tümeni, Amerikan 1.Ordusu’nun 2. Zırhlı Tümeniyle Houffalize’de birleşmiştir. 29 Ocak’ta Bulge Savaşı’nın tamamen sona erdiği resmen açıklanmıştır. 

“Durum belirsizse ve şüphe içindeysen, saldır.”

Patton ve askerleri 22 Mart 1945 yılında Ren Nehrini geçmiştir. 21. Ordu Grubu’nun 24 Mart tarihinde Ren’i geçmesi gerekiyordu. Churchill modern tarihte, Ren üzerine yapılacak bu ilk saldırı için Montgomery’i öven bir nutuk vermiştir. Fakat bu nutukta bazı hatalar vardır. Çünkü 3. Ordu, Ren Nehri’ni 36 saat önce geçmiştir.

Patton’ın 3. Ordusu, Orta Almanya’da süratle ilerlemeye başlamıştır. Bazen günde 30 mil yol alıyordur. Mart ayında, ordusu Orta Almanya’da sel gibi akarken Patton gücünün en üst düzeyine ulaşmış bulunmaktadır. Emrinde son derece vurucu güce sahip silahlarla donatılmış, hareket kabiliyeti yüksek, yarım milyona yakın askeri kapsayan Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük ordusu vardır. Neumarkt ve Regensburg’da çok zayıf bir direnişle karşılaşmışlardır. Isar Nehri boyunca üç kolorduyla yapılan güçlü bir taarruz, Alman Ordusundan geriye kalanları Avusturya’ya doğru sürmüştür. 4 Mayıs’ta 2. Zırhlı Tümen, Linz’i almak üzereyken, Almanların elinde sadece Çekoslovakya kalmıştır.

İşgal altında ki Çekoslovakya’ya yapılacak taarruz için verilen, 4 tümenli 5. Kolorduyla Patton’ın kuvvetleri 540.000 kişiyi bulmaktadır. Ve bu kuvvet, Kassel’den Güney Avusturya’ya kadar yayılmıştır. 5 Mayıs saat 10.00’da Linz’in alınmasından sonra 12.Kolordu, 5. Ve 90. Tümenleriyle sınırı geçerek Çekoslovakya harekâtına başlamıştır.

Patton, gözünü dikmiş ve ani bir hamle ile Prag’ı alabileceğini hesaplarken, Bradley Prag’a kadar bir gelişme yapabileceğini söylemiştir. Taarruzun ilk günü 5. Tümen Karlsbad’a 90. Tümen Pilsen’e 12. Kolordu’nun öncüleri de Prag’a doğru son sürat ilerlemeye başlamıştır. 4. Zırhlı Tümen de ertesi gün yapılacak büyük saldırı için hazırlığa başlamıştır. Öncüler Prag’a girmiştir. Çek vatanseverleri, kentin merkezinde Almanları temizlemekle meşgul olduklarını ve Prag’ı Ruslardan önce kente giren Amerikalılara teslim etmeye hazır olduklarını bildirmişlerdir.

Eisenhower, Bradley’e hemen Patton’ı bulmasını ve Pilsen – Karlsbad hattında durması için emir vermesini söylemiştir. Amerikan birlikleri Prag’a girmeyeceklerdir. Savaşçılığı kadar, daima ordusunun prestijine de önem veren Patton, buna öfkeyle itiraz etse de, 3. Ordu duruş hattına ulaştığında savaş sona ermiştir. Almanların kesin teslim tarihi, 9 Mayıs saat 00.01 olarak saptandığı haberi bir gün sonra Patton’ın karargâhına ulaşmıştır. Bu haberle birlikte II. Dünya Savaşı George Patton için artık tamamen sona ermiştir.

 “ Demir iradeli Patton”

“Patton bir masa başında oturup Montgomery’nin El Alameyn Harekâtında yaptığı veya Normandiya çıkarmasındaki gibi, uzun uzadıya savaş planları hazırlayamazdı ve bundan da hoşlanmazdı. Patton’ın tamamen tersine, Montgomery hiçbir zaman onun kadar çabuk harekete geçmemiş, bütün tehlikeleri hiçe sayarak komutanlarını atlatmamış ve yine onun yaptığı gibi uzun uzun mesafeler kat edememiştir. Çöl takip harekâtı ile 2. Ordu’nun Arnhem’e yürüyüşünün düşük hızı, bunun en çarpıcı örneklerindendir.

Patton Alman resmi kayıtlarında adına çok sık rastlanan ve Almanların “ Demir İradeli Komutan Patton” diye niteledikleri tek düşman generalidir. Bradley, Hodges, Simpson, Dempsey ve Montgomery de dâhil diğer hiçbir General, Almanlar tarafından böylesine övülmemiştir. Çünkü Almanlar, yalnızca kendi generallerini övgüye layık bulmuştur. “Yıldırım Savaşı” yaratıcılarının, Patton’ın cesaretle ve süratle yaptığı taarruzları çekici bulmaları çok doğaldır.

Patton, kendisini, savaş alanlarında evindeymiş gibi hissediyordur.

Patton, savaştan sonra General Marshall tarafından Güney Almanya’daki Bavyera eyaletine askeri vali olarak atandı. Patton, Bavyera’da nereye girse köylüler tarafından sevinçle karşılanıyor, halk onu pencerelerden çiçekler atarak selamlıyordu. Son derece inatçı ve kinci olan Bavyeralı köylüler şöyle haykırıyordu:

“ O bizim kurtarıcımızdır! Rus istilasından bizi o kurtardı!”

Patton, 9 Aralık 1945 günü soğuk bir kış sabahı, sadık yaveri General Gayt’la birlikte 38. Nolu karayolunda Mannheim’e doğru yol alırken bir trafik kazası geçirdi. Küçük bir alman hastanesinde tam 11 gün ölümle mücadele etti. Ve 21 Aralık 1945 gününde, uykusunda sessizce hayata veda etti. Tek isteği vardı, o da General Lee’nin Massas’ta bir kurşunla öldüğü gibi savaş alanında ölmekti. Bir savaşçının yatağında ölmesi, Patton için kabul edilmez, kötü bir sondu. Ama hiç istemediği o kötü şey oldu… “

“O, gönüllerde abide olmuş bir askerdir. Elde ettiği başarılar, herkeste var olabilecek hatalı davranışları sonsuza dek örtecek kadar büyüktür.”

Trampetler Çalarken / Osman Pamukoğlu