Yengeç sepeti

14 HAZİRAN 2 dakika, 10 saniye 2 dakika, 10 saniye.

“Kimisi hem hükümet eder, hem de iktidara sahiptir. Kimisi hükümet eder ama iktidar değildir. Kimisi ise hükümette değildir ama iktidardadır” derdi Sporda Demokrasi Dersi hocamız Prof. Dr. Kurthan Fişek Usta. Hocayla hemfikiriz. Bu durum siyasette olduğu gibi genelde sporumuzda da vârolan bir yapı.

Kıbrıs Türk Sporu Yönetimi maalesef özerk yapıdan uzak ve de siyasilerin arka bahçesi olmaktan bir türlü kurtulamadı. Bu durum uzun süre daha devam edeceğe benzer. Federasyonlar için de bu statüko (sürer durum) devam ediyor. Pandemi esnası kimisi maçını başlatır, kimisi hem maçı hem de taraftarı yönetir, kimisini bu da kesmez medyayı da yönetmeye çalışır veya yönetilir.

Yöneten yönetir, yönetilen de yönetilir. Şahsen bizim için farketmez. Bizi ilgilendiren bu yavrucaklar tonla para, zaman, emek harcıyorlar ve karşılığında da maalesef karşılıksız çekler ve sözlerle altında mazlum mazlum ezilmekteler.

Spor dünyamız da mâlum hem kaos, hem de ekonomik sıkıntıların daniskasını yaşıyorlar. Neden mi? Kıbrıslı Türkler için ‘Doğu’ya giden bir gemi içinde, Batı’ya koşan insanlar’ tanımlamasını yaparsak, sanırız yanlış olmaz. Bu küçücük ada içerisinde bir ileri, iki geri pozisyonu hep yaşadık. Gerçi bu aralar hep geri vites içinde yol alıyoruz. Kültürel değişim bitti, dönüşüm zamanı ise bitmek üzere. Birbirimizin nitelikleri bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Varsa yoksa ‘yaftalama’ durumları. Sağcı, solcu, liboş, topçu, popçu, demokrat, faşist, sosyalist, ülkücü, ülkülü, ülküsüz, komünist, ulusalcı, milliyetçi, Rumcu, Türkçü, Kıbrıs Türkçü gibi kavramlar karmaşası ile Yengeç Sepeti Sendromu dâhilinde debelenip duruyoruz.

Kaliteli üretimden zaten çoktan koptuk. Düşünceler değil, parti rozetleri ön planda. Siyasilerin mutfağında yer alanlar bile bu aralar hallerinden hiç de memnun değil. O holiganlar bile başkaldırı arifesinde. Arabalarının dikiz aynasındaki renkli mantinler, çoktan torpido gözlerine girmiş. ‘İlle de ben’ merkezli bir şekilde giden bu fâni dünyada adalet-madalet hak getire. İnsanoğlu artık nakit peşinde. Yaftada yazan tüm sanal kavramları bir tarafa bırakmış. Tek sorduğu “İlerici misin, gerici mi?”. İşte, dünya artık bu konulara odaklanmış durumda. Zaten birçok kepenk indi, tıpkı Yaprak Dökümü adlı dizideki gibi.