Tren Garım

08 OCAK 1 dakika, 27 saniye 1 dakika, 27 saniye.

Çoğunlukla girişlerde zorlanırım . Nasıl başlayacağıma dair korkularım çok büyük olur . Aslında kafamda oluşmuştur her şey . Ah şu girişler .. Ah şu başlangıçlar .. Hep geç başlarız , erteleriz ; her şeyi , herkesi . Bu yüzden kimseye , zamana bir kez geç kalırız ve birdaha kimse için acele etmezmişiz.

Gün içinde ne kadar çok şey erteliyoruz . Ne çok insanı es geçiyoruz .. Bir gülümsemek kaç dakika sürer ki ? Ne çok kalp kırıyoruz farkında olmadan .. Şehit askerin mektubunda dediği gibi ; eti az pişti diye garsona çıkışan adam , arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam yahut yemeğin tuzu az diye bağırıp çağıran insan ... Hayat sandıklarımızdan daha çok ertelediklerimizden vuruyor bizi .. Ertelemeyin ..Kırmadan sevin , sevinin. Haydi kalkın , ne istiyorsunuz ; yapın , duymadığınız müzikte dans etmek mi istiyorsunuz ; edin , yahut parkta sallanın . Hiç bir şey yapmak istemiyorsanız , en güzel şeyde hiçbir şey yapmamaktır bazen . Mutluluk birazda çocukluk değil midir ? Hayatta hiç bir zaman keşke dememek için harekete geçin. Vedaların , hüznün en çok olduğu tren garlarını mutluluğa çevirmek bizim elimizde. Bizler bu hayatta birer treniz. Hayatımıza dahil olan insanlar o meşhur garlardan yolculuk için binerler .. İsteyen istediği durakta iner .. En karanlık tüneller rotasıdır .. Mesele nerede hangi şartta olursak olalım o treni asla durdurmamak .. Satır aralarından nefes aldığım bu yazımı bir soru ile sonlandırıyorum .. Kaç kilo eder hüznün ağırlığı ?