GÜNEŞ hergün DoĞaR ; bizim için.

11 EKİM 3 dakika, 24 saniye 3 dakika, 24 saniye.

Güneşin her gün yeryüzüne doğuşu ve her şeyde yeni başlangıçları olanaklı kılması misalidir yaşamak ta,

Yaşamak meselesi bir derin mevzudur ki başlangıçlar ve bitişler silsilesini barındırır ?

Biz insanlar içinde her doğan güneşle başlayan her yeni gün güzel başlangıçlara açılan bir kapı olmalıdır.

Geçmişi geçmişte bırakmak, karamsarlığa kapılmamak gerekir yoksa karanlık bir girdaba girmek ve orada kaybolmak gibi korkutucu bir boyutta tehlikeli bir hal alabilir bu durum ve her şey biz insanlar için olan bu durum içinden çıkılmaz bir hale dönüşebilir.

Evet o an için her birimiz isteklerimizi, beklentilerimizi gerçekleştirememiş olabiliriz ki bunun çoğunluğumuzun birçok kez ve konuda yaşadığımız bir duygu olduğunu düşünüyorum.

Ama o; o zamandı ,o zaman olmadı ,olamadı diye ? Şimdi yada daha sonra olmayacak ,olamayacak diye bir kural yok ki .

Evet biz bir şeyler istediğimizde ve isteğimiz gerçekleştiğinde onun değerini bilmeyecek ,yeterince önemseyip özel bulmayacak şekilde davranacaktık belki de o yüzden her şeyin olması gereken bir vakti zamanı vardır.

Önümüze bir hedef koymamız ve onun gerçekleşmesini istememiz bizi hayata bağlayan ve motive eden en güçlü unsurlardan biridir.

Hakkımızda hayır mı, şer mi? Ne olduğunu bilemeyeceğimiz zincirleme olaylarla doludur hayat yolumuz.

Akışa bırakmak gerekir bazen hayatı ; bazen de o akıştan çıkıp isteklerimize odaklanmalıyız.

Zamanlama & gerçekleşme uyumu tamamen yazgıya bağlıdır ve o yazgı ki bizden bağımsız hareket eder.

Kaderin=yazgının önüne geçmek diye bir tabir var değil mi?

Bunun mümkünlüğü ve mümkünsüzlüğü ikileminde yaşıyoruz işte bizler. Bazı şeyler tamamen bizim çabamızla alakalı iken bazı şeyler de tamamen rastlantısal olarak gerçekleşir hayatımızda.

Bazı şeyler kendiliğinden olur bazılarını ise olduramazsın ne kadar istersen iste ne kadar çabalarsan çabala ol – maz .

Hayatlarımız olabilir ve olamaz olanların hükmündedir. Gariptir ki biri bir şeyi çok çok ister olmaz birinin aklında olmayan şeydir ama onu kolaylıkla elde eder. Ne kadar da tuhaf değil mi?

Ve bu durumda kolayca elde edilenin hissettiği mutluluk şiddeti ile çok isteyerek çabalayıp istediğini elde edenin mutluluk şiddeti bir olabilir mi? Tabii ki hayır.

Çünkü emek harcanan, şartları zorlayarak elde edilen şeyler daha özel daha değerlidir; Neden mi? Elde edilen hedeftir, hayal edilendir ve sonunda ulaşılandır da ondan.

‘’Olacak olan olur yada olmaz.’’ bu bakış açısıyla bakmaya çalışmak bizim beklentilerimizi makul sınırlarda tutar. Aksi durum sınırsız hayallere kapı açar ki içine düştüğümüz bu durum bizi çok çok büyük hayal kırıklıklarına ve uzantısında psikolojik açmazlara sürükleyebilir.

Ki uç noktalarda olanı, imkânsızlık boyutunda olan şeyleri istemek kişileri yanlış eylemlere ve tehlikeli yollara itebilir.

Bir şeyleri istemeliyiz, vazgeçmemeliyiz bu bizim yaşam enerjimizi , bir şeylere yönelme motivasyonumuzu canlı, hareketli tutarak bizi hayata bağlar.

Hüsrana uğramamak , kendimizin mutsuzluk sebebi olmak istemiyorsak imkansıza yönelmemeliyiz bence.

Yeni bir güne uyandığımız her gün yeni başlangıçların fitilini ateşleyebilir; bu umutla her daim hep tazelenmeliyiz.

İsteklerimizden vazgeçmeyelim.

Onlar yaşamlarımızda ki hiç sönmeyecek meşalelerimizdir. Çünkü o meşalelerin ışığında varlığımız daima  varlık bulmaya devam edecektir.

Her başlangıcın yeni umutlar taşıdığı hissinden yola çıkarak her birimiz için hayatın her gününün güzel başlangıçlara vesile olması dileğimdir.

Hoşça kalın,

Sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın can dostlar.

Yeşim Göktepe

11.10.2021