Gözler Önüne Serilen Gerçeklik : Kefernahum (Capharnaüm)

01 HAZİRAN 3 dakika, 46 saniye 3 dakika, 46 saniye.

Gelişmemiş olan ülkelerde eğitimsiz olmanın, yoksul olmanın çocuklar üzerindeki etkilerini çoğu zaman sadece duyarız, haberlerde izleriz. Kefernahum, bu çarpıcı tabloyu bütün çıplaklığı ile gözlerimizin önüne sermiş, yüreklerimizi parçalamıştır.  

Kimliği olmadığı ve ailesinin tam olarak doğum tarihini hatırlayamadığı Zain'in yaşının 12 olduğu tahmin edilmektedir. 12 yaşındaki bu küçük çocuk, ailesinin hemen her cinsel ilişkileri sonucu dünyaya gelen bir düzine kardeşi ile aynı evi paylaşmakta, eve bir şeyler getirebilmek için o küçük bedeni ile yorucu işlerde çalışmak zorundadır. Ve bütün bunlara karşılık olarak ailesinden sevgi ve şefkat görmemiş, küçümsenmiş ve hor görülmüştür.

Kendisi ile hemen hemen aynı yaşlarda olan kız kardeşini, evlendirmek istemelerini anlaması ve buna karşı koyması ne denli asil ruhlu, cesur ve kardeşlerine bağlı olduğunu göstermiştir. Onca istismar, onca sefillik onu küçük yaşta büyük bir adam olmaya zorlamıştır.

Kardeşinin zoraki evliliğine karşı elinden bir şey gelmeyince, çaresizliği ile kendini yollara atar. Bulduğu ilk mekanda durur, gördüğü kişilerin peşine takılır. Bir akşam Etiyopyalı mülteci olan Rahil, bebeği ile evine giderken, Zain ondan yiyecek bir şeyler ister. Rahil onu evine getirir ve oğlu ile beraber bakmaya başlar. Başka bir memlekette, tek başına kalmış ve tek başına mücadele etmek zorunda olan Rahil, kendisi ile aynı durumda olduğunu hissettiği bu çocuğu hiç yargılamadan, şüphelenmeden kabullenir. Buradan çıkaracağımız sonucun, bazı hayatları yaşamadan eleştirmenin kolay olduğunu, bizzat yaşayınca diğer insanları anlamanın daha kolay olduğunu ve elinde az çok demeden paylaşmayı öğrenmenin nasıl bir şey olduğunu düşünüyorum. 

Rahil, kaçak olarak çalışan, para ile sahte belgeler düzenletmek zorunda kalıp, geçimini sağlamaya çalışırken, polisler tarafından yakalandı ve eve gelemedi. Zain onu bir çok yerde arasa da bulamadı. O güne kadar bakıcılık yaptığı Rahil'in oğlu Yonas'ı ise bırakmadı. Onu kucağında taşıdı. Kendisi için ağır bir çocuktu Yonah. Bir kay kay çaldı ve üzerine bir kaç malzeme ekledi. Böylece Yonas'ı taşıması bir nebze kolaylaştı. Yeri geldi beraber sokakta yattılar, buz parçalarına şeker döküp yediler ama Zain o küçük haliyle ona daha ne kadar bakabilirdi. Yonas aç kalıyordu. Sürekli Rahil'den oğlunu isteyen adam, bu kez de Zain'den, Yonas'ı istedi. Zain bu ısrara karşı koysa da iyi bir aile ve bol yiyecek vaatleri Yonas içindi. Zain buna karşı koyamazdı. Çünkü artık bakması imkansızdı.

Zain, bu adamdan başka bir ülkeye kaçmak için yardım istemişti. Adam da ondan kimliğini istemişti. Zain çaresiz bir şekilde evine döndü. Kimliğini ararken annesi ve babası tarafından şiddete maruz kalsa da, önce kimliğinin olmadığını öğrenmesi, ardından çocuk yaşta evlendirdikleri kardeşinin ölüm haberi onu ve bizi darmadağın etti. Koşarak mutfaktan eline bir bıçak aldı ve kardeşinin kocasına yani katiline gitti. İçindeki nefret, birikmişlik orada patlamıştı işte. Kardeşinin katilini bıçakladı ve bundan hiç pişman olmadı. Hesap sorma sırası ailesine geldiğinde ceza evindeydi. Elbette onları bıçaklayamazdı. Bir televizyon programına telefonla katıldı ve kamuoyunun ilgisini çekmeyi başardı. Küçük bir çocuk büyük bir farkındalık ile kendini telefonda öyle güzel ifade etti ki, hayatından hiç haberiniz olmasa dahi onu dinlerken kolayca empati kurabilir ve yaşadıklarına anlam yükleyebilirdiniz.

Annesi ve babasını mahkemeye verdi Zain. İşte Kefernahum'un en can alıcı sahnesi de buydu. Hakimin, "Neden onları mahkemeye verdin?" sorusuna Zain,"Beni dünyaya getirdikleri için" demişti. 

Eğitim almamış, gördüğü şeyler sadece çevresinden ibaret olan bir ana babanın, belkide en büyük suçu: bilgisizlikti. Aile planlamasından haberleri yoktu. Nasıl çocuk yetiştireceklerini bilmiyorlardı. Ne iş yapacaklarını bilmiyorlardı. Hayata dair ne bir bilgi, ne fikirleri vardı. Onlar kocaman birer çocuktu. En başından beri suçladığımız bu aile(evet biraz daha şefkatli olabilirlerdi en azından), belkide sandığımız kadar suçlu değildi.

PRIMA DONNA

en sevdiğim film, kaleminize sağlık

17 NİS 2021 Hakan Onur Güleçİbrahim Başeğmez

HAKAN ONUR GÜLEÇ

teşekkür ederim

22 NİS 2021 Prima Donna

MINERVA'NIN BAYKUŞU

Nadine Labaki'nin Karamelden sonra en iyi filmi de diyebiliriz. :)

16 AĞU 2020

HAKAN ONUR GÜLEÇ

Ben Karamel’i bilmiyordum. İzleyeceğim. Teşekkür ederim. :)

18 AĞU 2020