GDO’lu insanlarız.

06 OCAK 2 dakika, 30 saniye 2 dakika, 30 saniye.

“Can boğazdan gelir” filân yok artık. “Can boğazdan gider” durumları vûkû buldu artık. Mesela eski dönemlerde doğal ortamda beslenen ve de kesildikten sonra düdüklüde 2 saatte pişen köylü tavuklar vardı. Düşünün, o dönemin civcivleri 40 günde ancak da yumru kadar olurlardı. Şimdilerde GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) yemler yetmezmiş gibi içine de antibiyotik basılan bir’bulamaçla 40 günde maşallah hindi gibi tavukları soframıza gönderen vahşi kapitaller vardır elbet! Geri kalan ayak, ibik, gaga ve boyun bölümlerini de un’a bulayıp, kanser tetikleyici kimyasalarla raf ömrü uzatılan hazır donmuş gıda paketlerine “nugget”ı da çaktılar mı alın size potansiyel hastalıklı bireyler!

Yazık, gıda bilimciler “GDO’lu anne sütü”nden bahsetmeye başladılar. E neydi olacağı! Yumurta mı? E o da endüstriyel işlerden çıkmakta. GDO’lu ve de antibiyotikli “piliç” denilen tavuktan çıkan yumurtalar da maşallah hep aynı renkte ve de büyüklükte soframıza girer oldu. Fabrikasyon yumurtalara ilişikin besin öğeleri konusunu da gıda mühendisi arkadaşlar yazsın inşallah.

E steril olmayan sütten üretilen yoğurt veya hellim işleri mi? Onu da diğer beslenme bilimci arkadaşlar açıklasın lütfen. E bu konuda devlet(!) politikamız mı? Klasik ve de bildik hikâye durumları. Daha çok fırın ekmek isteriz yine bildik.

Düşünün, ABD Başkanı Eisenhower 1955’te kalp krizi geçirince korku miskin ya, özel doktoru Prof. Dr. Paul Dudley White’a tüm ülke çapında kalp hastalıklarını önleme konusunda talimat vermiş. White da Heart Disease (Kalp Hastalıkları) adlı kitabındaki projeyi Eisenhower’a sunmuş. Projenin adıysa; ‘Bütün Hastalıklar Mutfakta Başlar’dı. Bu sürece Oxford Üniversitesi’nden beslenme uzmanı Prof. Dr. John Yudkin de katılmış. Daha ilk başlarda yapılan araştırmalarda ‘işlenmiş şeker’ kullanımının birçok hastalığın temelini oluşturduğu saptanmış. Şeker yanında doğal olmayan işlenmiş yağların da özellikle kalp hastalıklarını tetiklediğini ortaya koymuşlar. Yağ olarakda soğuk sıkım zeytin yağı ve de köylü tereyeğı ile beslemeyi tavsiye etmişler.

Neyse, köylü et, köylü süt, yoğurt, peynir ve yumurta, fırınlanmamış çiğ kuruyemiş, az kuru meyve, az bulgur, çok özellikle yeşil yapraklı çiğ sebze, elma ve narenciye cinsinden az meyve, ayran, kefir ve de bol su tüketimini bu rapora yazmışlar. Boyalı ve de gazlı içecekler, şekerlemeler, işlenmiş unlar ve de endüstriyel etleri tamamen yasaklamışlar. Bu çerçevede de ülkenin her eyaletinde egzersiz alanlarının planlanmasını ilgili projeye yazmışlar. Neyse, en azından hiç yoktan bir devlet politikaları var, bizde olmayan. Ne’de olsa GDO’lu insanlarız.