“Bundan bi’halt olmaz” falan

07 HAZİRAN 3 dakika, 27 saniye 3 dakika, 27 saniye.

Fi tarihinde Lozan dönüşü birkaç saat Cenevre’de takılmıştık teşkilat işleri. Biraz nehirler, biraz kol saatleri biraz da çilek aromalı şarapları filân devirmiştik arkadaşlarla. Osman Hoca da (Emiroğlu) araya rokfor peynir falan atmıştı sağolsun. Çok güzel bir coğrafyaydı. Tertemiz, dingin ve de çok sağlıklı bir şehirdi terk-î diyar eylediğimiz Cenevremiz. Bunlara ek olarak da Kıbrıslı Türkler için de ayrıca tarihî bir önemi vardı mâlum Cenevre Görüşmeleri filân tee 60’larda günümüze devam eden bildik Zirveler/Zırvalar. Bugüne kadar komşumuzun istediğinin yüzde 29’unu istedik hep ve gün sonu anladık ki Rum Dostlarımız ne Federasyon ister, ne de İki Parça Devlet falan hâliyle. Toprak verme filânı hepsinden geçtik; Aslında esas meseleleri ‘Güç Paylaşımı’dır. Buna da “Asla” dediler hep sağolsunlar. Neyse, gidişatta Yahudi Sermayeli Rus Oligarşisi’ne karşın “Kıbrıs Türk Devleti”ni dillendirecek bir Derin Amerika var;

Bu arada biz neler yaptık? Bir garip bir adada yaşamak varmış çok şükür. Eskiden ne güzel hava bedava, elektrik bedava, su bedava şeklinde yaşayıp, yuvarlanıp gidiyorduk. Büyük demokrasinin yol verdiği çifliklere mandıra düzeninde doluşup, nev-î şahsına münhasır Devlet(!) adamlarımızın standart dışı ahbap-çavuş ve de yenge merkezli çifte standartlı bir ganimet düzeni içerisinde mutluyduk.

Güney’de kümes bırakıp, Kuzey’de villaya konuşlanma ötesi vardı hep; Söz meclisten içeri işe yaramaz bir sürü(!) vatandaşın memur olarak yazılması ve de hakedişi çoktan geçip, kabullenme modunda bir psikoloji içerisinde mest’uttuk. Har vurup harman savurduk taa ki Göç Yasası’nı kapak yaptılar da gencecik akıl küpleri uçaklara doluşup aday terk ettiler de rahatladık çok şükür. Kalanlara da ‘Sen Rumcu, sen fantazici mumcu, sen Solcu, sen düzen’bozucu anarşist, sen ezber’bozucu haylaz entel, dantel, sen Kuzey düşmanı, sen asker kaçkını, sen suçlu ayağa kalk’çı veya sen ölünüzün gocakörü’ cinsinden zihniyetler sayesinde körpeleri memleketten soğuttuk.

Kime dokunsan ‘bin ah’ misâli, ‘çok şükür’den uzak bir hâlde yaşamaya çalışıyoruz. Bir defa kimse kimseye ot atmasın. Hepimizin bu suç çorbasında tuzu var. Çok bilmiş hâllerimiz sayesinde gemi karaya oturdu ötesi baltayı taşa vurduk. İnsanoğlu işte, başarızsız olmamız gayet doğal ama bu kadarı da fazla sayın seyirciler. Eskiler ve de tarih bilim çalışan arkadaşlar bilir; ‘Amerika’da seçim vardı. Adaylardan biri felçli ve yürüyemiyor. Günde iki paket sigara içiyor ve boyuna viskiyi götürüyor. Evlilik dışı ilişkilerini Sağır Sultan önceden duymuş. Sık sık metresinin evinde kalıyor ve gayrimeşru çocuğu olduğu söyleniyordu. Kendisiyle parası için evlenen nikâhlı eşi ise tam gaz lezbiyen seks partileri. Olabilir cinsel eğilimidir ancak ona oy verir misiniz? Amerikalılar verdi. Hem de dört defa seçtiler’. Sonuç mu? Amerika’ya bugünkü Süper Güç tanımlamasını çaktı Franklin Roosevelt.

İşte, kimin n’olacağını Allah bilir ya da Allah’ın dediği olur bildik. Sözde Usta Gözler; “Bundan bi’halt olmaz” dediler ama Doğu Alman kökenli Michael Gross hem olimpiyat şampiyonu, hem de dünya rekortmeni oldu. Ya adamım Michael Phelps’e ne demeli; Hiperaktivite hastalığı tedavisi ile başlayan sürece sadece bir olimpiyatta sekiz altını kapak yapmış Time Dergisi’ne. Uzaylı Lionel Messi için “Gelişimini asla tamamlayamayacak olan bir velet” dediler ya, o da Katalanları uçuruyor yıllardır.

İşte, “Bundan bi’halt olmaz” diyen önyargılı arkadaşlara duy’rulur. Sonuç mu? Sonuçta organize olmak lâzım zira Kıbrıs Türk Devleti yakın.