Beyaz Zambaklar Ülkesinde ve M. Kemal Atatürk

03 TEMMUZ 5 dakika, 57 saniye 5 dakika, 57 saniye.

Rus yazar Grigory Petrov'un yazdığı Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını duymayanınız yoktur. 'Okumayanınız da yoktur.' Demek isterdim ama kitap okuma oranlarımız da belli. Okuyanları tenzih ederim. Ayrıca 1928'de çevirilip basıldığı günden itibaren Türkiye'de en beğenilen kitaplar arasında yer alır.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde Rus Yazar Grigory Petrov'un 19. yüzyılın ikinci yarısında gittiği Finlandiya'da; gördüğü, tespit ettiği ve Fin halkının sıfırdan nasıl çağdaş, eğitimli, kültürlü ve güçlü bir topluma dönüştüğünü, Johan Wilhelm Snellman ve bir avuç aydının hangi zorluklarla karşılaştıklarını ve üstesinden geldiklerini, bir ulusun ulus bilincinin oluşması için topyekün bir eğitim seferberliğinin nasıl gerçekleştiğini anlatıyor.

Sayfaları okumaya başladığınız andan itibaren kitabın sizi çektiğini hissedeceksiniz çünkü kitapta geçen olaylar Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında yurdumuzdaki eğitim seferberliğini ve köy enstitüleri projesini direk aklımıza getiriyor. Zaten büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bu kitabı okuduktan sonra, çevirisinin yapılıp basılmasını ve okullarda okutulmasını istediğini Atatürk'ün anılarından ve tarihî olaylardan biliyoruz. Bknz Ne yazıkki kitap artık okullarda okutulmuyor.

Ayrıca biraz iddialı olacak belki de ama emin olmamakla birlikte: Mustafa Kemal Atatürk'ün bazı deyişlerine bu kitaptan ilham aldığını söyleyebilirim. Hatta bu deyişleri kendiniz okuduğunuzda, bu sözü Atatürk de söylemişti diyebilirsiniz. Bunlardan bazılarını aşağıda kitapta geçtiği gibi veriyorum...

Snellman'ın doktrinlerini uygulayan pedagoglar, Fin subaylarına hitaben:

"Neden herkes İngiliz kumaşı, Çek camı, Hollanda balığı, İrlanda koyunu, Fransız şarabı, Danimarka tereyağı, Rus kürkü ve derisi, İsveç kartonu ve kibriti gibi şeyleri övüyor ve yüksek fiyat ödüyor onlara? Neden? Çünkü orada bu mallar daha iyi, daha güzel yapılıyor. Bütün çabanızı bizde de böyle harcayın diye öğütlüyordu genç Finlandiya subaylarına durmadan Snellman. Kim yapacak bunu? Kim sizin köydeki cahil babanıza, ağabeyinize öğretecek bunları? Kim bataklıkların ve hülyalı ormanların ortasındaki ıssız yerlere gidecek diye soruyordu ve yanıtlıyordu. Siz! Öncelikle siz! O zaman sizin köyünüz, sizin baba ocağınınız asla kayba uğramaz sizin uzun süre kışlada kalmış olmanızdan. Tam tersine, onlara paha biçilmez şeylerle döneceksiniz. Kışlaya odun gibi geldiniz, canlı ışık gibi, güçlü, mucizevi bir ateş gibi döneceksiniz.

Bakınız, burada hem Mustafa Kemal Atatürk'ün, cumhuriyetin ilk yıllarındaki okuma yazma seferberliğini başlatmasını görüyoruz, hem de Atatürk'ün eğitim seferberliğinden önce Avrupa'ya gönderdiği başarılı öğrencilere söylemiş olduğu bir sözünü hatırlıyoruz.

"Sizleri bir kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz." Mahmut Sadi'ye

M. Kemak Atatürk 1923

O Mahmut Sadi, Avrupa'da eğitim aldıktan sonra Ordinaryüs Profesör oldu ve Irmak soyismini alarak Ord. Prof. Sadi Irmak oldu.

1800lerin ikinci yarısında futbolun İngiltere'den tüm dünyaya yayılmasından sonra, Finlandiya'da da etkili olduğunu görüyoruz. Bir gün büyük bir futbol şöleninde, önde gelen Fin takımlarından biri, onuncu yılını doldurmuş ve görkemli bir maç yapılmıştı. Maçtan sonra görkemli bir konferans olmuş ve Snellman da en büyük spor kulüplerinden birinin fahri temsilcisi yapılmıştı ve konuşmasında şöyle demişti:

"Sağlıklı vücutta sağlıklı ruh bulunur. Unutmayın, sizin hedefiniz Finlandiya gençliği olarak, ağır bir topu daha yükseğe ve yukarılara atmak değil, halkımızı yükseklere çıkarmak, vatanınızı daha çok geliştirmektir."

Bu söze istinaden M. Kemal Atatürk ise:

"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur." demiştir.

Tabi bu sözün Mustafa Kemal Atatürk'e ait olmadığı gibi tartışmaya açık konulara hiç girmeyeceğim. Demiştir, dememiştir, bu hiç önemli değil. Önemli olan şey Atatürk sayesinde birçok insan bunu şiar edinmiş ve tasdik etmiştir.

Snellman ve arkadaşları, Finlandiya'nın geleceğine yönelik en iyi umutlarını gençliğin akıllıca yetiştirilmesine bağlamıştı. Gençlik onun en büyük sevgisi ve aynı zamanda hassas noktasıydı.

Yine Snellman'ın düşünceleriyle büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün düşüncelerinin örtüştüğünü şu sözlerden açıkça görebiliyoruz:

"O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır. Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün umudum gençliktedir."

"Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.

Mustafa Kemal Atatürk

Petrov okurlarına ve dinleyicilerine önemli bir fikir vermeyi başarıyor. Ülkelerin kalkınması ve refahı, toplumun kendi geleceği karşısında kendi kişisel sorumluluklarını kavrayamadığı sürece gerçekleşmeyebilir. Herkesin bir yurttaş, hayat mimarı olması gerekir; Petrov'un tüm çalışmalarının özü budur.

Kitabı birkaç gün içinde hatta bir gün içinde bile okuyabilirsiniz. Ama kitabı daha iyi anlamak için ikinci kez okumak gerekebilir. Beni kitapta en çok etkileyen yeri sizinle paylaşmak istiyorum ve sizlere iyi okumalar diliyorum.

Snellman öğretmenlerin ilk yaz toplantısında halk öğretmenlerine hitap eder: Sevgili dostlar, işinizin ne kadar ağır olduğunu biliyorum. Ücra yerlerde nasıl yaşadığınızı, eğitimsiz bölge sakinlerinin sizin çalışmanıza değer vermediğini biliyorum. Kötü maddi koşullarda olduğunuzu da anlıyorum. Fakat ne yapalım? Unutmayın. Biz halkı uyandırma gibi büyük bir çabanın daha başındayız. Biz yeni bir ülkedeki öncüler gibiyiz. Halkın eğitimsizliğiyle mücadele etmenin ağırlığını omuzlarımızda taşımaya mecburuz. Bunun karşılığında bizi övgüler beklemiyor, anlayış beklemiyor, ağır fedakarlıklar bekliyor. Bunlardan bahsetmeyeceğim size. Onların zorunlu olduğundan, kaçınılmaz olduğundan... Sizi fedakarlığa çağırıyorum! Herkesi çağırıyorum. Fedakarlığa razı olan ve bunu yapabilecek olanları çağırıyorum. Bağışlayın, açıkça söyleyeceğim: Her meslekte olduğu gibi, öğretmenler arasında da ruhen hiç de pedagog olmayan kimseler olduğunu biliyorum. Zanaatkâr bile değiller. Onlar kiralık işçiler, öğretmenlik çalışmasını sevmezler, ona lanet ederler. Onlara dostça şunu öğütlüyorum: Okulu bırakın! Başka bir işle uğraşın, ama canlı ruha ve yüce bilgilere sahip insanlara ihtiyaç olan yerleri işgal etmeyin.